Mutlu İlişkiler için 4 Adım (3. Adım:Bağımlılıklara Elveda!)
Yazı dizimize kaldığımız yerden tüm hızıyla devam ediyoruz. Önceki iki yazımda sizlere ilişkiye yaklaşım ve beklentiler konularından bahsetmiştim. Eğer bu yazıları henüz okumadıysanız lütfen önce buraya ve buraya tıklayarak o yazıları okuyun, böylece yazı dizimizden maksimum faydayı sağlayabilirsiniz.
Kaliteli bir ilişki yaşamak istiyorsanız kurtulmamız gereken bir başka unsur da bağımlılıklarımız. Bağımlılık sözcüğünü en çok sigara, alkol, uyuşturucu madde gibi kelimelerle yan yana görüyoruz. Oysa belki de en büyük bağımlılıklardan biri ilişkideki bağımlılıklar.
Eğer aşağıdaki cümleleri kuruyorsanız sizin de ilişkiye bağımlılığınız var demektir:
- Ondan ayrılmak beni korkutuyor.
- Onu kaybetmekten korkuyorum.
- Ben onsuz yapamam.
- O benim elmamın diğer yarısı. Beni tamamlıyor.
- Onu kaybetmemek için sürekli kendimden tavizler veriyorum.
- İlişkinin devam etmesi adına kendim olmaktan vazgeçtim, onun istediği gibi bir insan olmaya çalışıyorum.
Eğer ilişkiye aranızdaki sevgi bağından çok kaybetme korkusu ile devam ediyorsanız, kendinizden tavizler veriyorsanız, onsuz olmak sizi korkutuyorsa o zaman sizin de nur topu gibi bir bağımlılığınız var demektir. Hayırlı olsun. İlişkide bağımlılık tıpkı madde bağımlılığı gibidir. Hayatınıza girmeden önce eksikliğini hissetmezsiniz, ama hayatınızdan da bir türlü çıkaramazsınız.
Geçmişte yukarıdaki cümleleri birileri için kurduysanız, ancak şu anda bir ilişkiniz yoksa da durumunuz tıpkı sigarayı yeni bırakmış bir insanınkiyle aynı olabilir. Yani tek bir dal sigarayla yeniden sigaraya başlayabilirsiniz. Yani hayatınıza birisi girdiğinde yeniden benzer hisleri yaşayabilirsiniz.
Bağımlılığınız varsa ilişkide kendiniz olamazsınız. Kendiniz olamadığınız bir ilişkide ya ilişki biter ya da siz bitersiniz. Kendiniz olmaktan vazgeçtiğiniz hangi ilişkinizde mutluluğu yakaladınız?
Bağımlılığınız varsa karşı tarafı kaybetmekten korkarsınız. Bu yüzden onu aşırı şekilde kıskanabilirsiniz. Şimdi geçmişteki gereksiz kıskançlıklarınızın nedeni size biraz daha tanıdık geliyor mu?
Bağımlılığınız varsa karşı tarafın üstüne çok fazla düşersiniz. Aman kaçıp gitmesin, aman beni sevmeye devam etsin diye. Sonuçta ilişkinin devamlılığı için yaptığınız tüm fedakârlıklar karşılığında ilişkinin sonunu daha da hızlı hazırlamış olursunuz. Siz sürekli sizin üzerinize titreyen, sizi bir türlü rahat bırakmayan, sizden sürekli ilgi ve sevgi bekleyen birine, yani “fethedilmiş bir kaleye” ne kadar süre boyunca ilginizi taze tutabilirsiniz?
Peki o zaman bağımlılıklarımız neden kaynaklanır? Hemen mantıklı bir analiz yapalım.
Soru: Neye Karşı Bağımlıyız?
Cevap: İlişkinin bitmesine karşı.
Soru: İlişki bize ne sağlıyor ki onun bitmesine karşı bağımlıyız?
Cevap: İlişki sayesinde karşı tarafın ilgisini ve sevgisini alıyorsunuz. Kendinizi kabul edilmiş, sevgi dolu, değerli, önemli, uyumlu hissediyorsunuz. Birlikte geçirdiğiniz güzel zamanların size hissettirdiği bu güzel duyguları hissetmeye ihtiyacınız var. Bu duyguları kaybetmekten korkuyorsunuz, dolayısıyla bunlar sizin bağımlılığınız haline geliyor. Bir daha böyle bir ilişkiyi asla bulamayacağınızdan korkuyor olabilirsiniz. Hele ki, evliyseniz ve çocuklarınız da varsa maddi anlamda da bağımlılıklarınız olabilir. Bu durumda toplumun size biçtiği kıyafetin dışına çıkmak, yani boşanmak ve boşanmış birisi olarak yaşamınıza devam etmek toplumun verdiği onaydan vazgeçmek anlamına geleceği için de ayrıca korkuyor olmanız çok olası.
Öncelikle şunu belirteyim; içinde kendiniz olamadığınız hiçbir şey ama hiçbir şey sizin yaşam amacınıza hizmet etmez. İnsanın hayatındaki en büyük acısı kendisi gibi olamama, kendisi gibi davranamama acısıdır. İlişkinin size vaat ettikleri ne kadar cezp edici olursa olsun, bir ilişki içinde kendiniz olamıyorsanız ya kendi sonunuzu hazırlarsınız ya da ilişkinizin sonunu. Üzgünüm ama üçüncü bir seçenek yok.
Kendinizi başka bir insan yoluyla sevgi dolu ve bütünlenmiş hissediyorsanız her zaman o insana muhtaç olacaksınız demektir. Her muhtaciyet sonunda mahcubiyet getirir.
Toplumun giydirdiği kıyafete uyan tek insanlar kefenleriyle mezarlıkta yatan ölülerdir. Eğer ölmeden mezara girmiş bir insan olarak değil, yaşayan bir insan olarak hayata devam etmek istiyorsanız kendimize artık “Toplum benden ne istiyor?” sorusunu sormak yerine “Ben kendimden ne istiyorum?” sorusunu sormamız gerekiyor.
Peki O Zaman Ne Yapmalı?
Aslında ihtiyacımız olan tek bir şey var; o da, tam ve bütün bir birey olabilmek. Kendi içimizde kendimizi tamamlayabilmek, başkasının ilgi ve sevgisine ihtiyaç duymadan, toplumun sizin üzerinize giydirdiği kıyafetler olmadan da yaşayabilmek.
Tüm bağımlılıkların nedeni içimizdeki sevgisizliktir. Kendi içimizde o sevgiyi bulmadan dış dünyadan medet umduğumuz için sürekli çırpınır dururuz.
Tüm bağımlılıkların nedeni içimizdeki sevgisizliktir. Toplumun onayını alarak bunu tamamlamak isteriz.
Tüm bağımlılıkların nedeni içimizdeki sevgisizliktir. İçimizdeki sevgisizliği dışarıdan gelecek olanla örtmeye çalışırız. Ama dışarıdan bulacağınız hiçbir su, kendi içinizdeki susuzluğu dindirmeye yetmez.
O halde Çözüm Nedir?
Başkasıyla sevgili olmadan önce kendinizle sevgili olun. Başkasından ilgi ve sevgi beklemeden önce kendinize ilgi ve sevgi gösterin. Dışarıdan gelecek hiçbir sevgi ve hiçbir sevgili sizin içinizdeki kadar kalıcı ve besleyici olamaz. Kendinize sevgilinizmiş gibi davranın. Kendinize hayatınızdaki en önemli şey gibi davranın. Kendinize “gözünüz gibi” bakın. Kendinizi hayatınızda gördüğünüz en muhteşem insan gibi sevin, çünkü gerçekten de öylesiniz.
Siz kendinizi sevdikçe, siz kendinizle sevgili oldukça, siz kendinizle bütün oldukça, bağımlılıklarınız da bir bir dökülmeye başlayacak. İçinizdeki kuruyan kaynağın, yeniden yeşerdiğini, yeniden meyveler verdiğini, yeniden en harika halini aldığını hayretle göreceksiniz.
Şu an buna inanamıyor olsanız bile, kendinizle sevgili olduğunuzda bunlar sizin için de gerçek olacak.
O zaman şimdi kendinize bir şans ve bir de söz verin. Bundan sonra hayatınızda kim olursa olsun, önce kendinizle sevgili olacaksınız. Önce kendinizi o muhteşem sevginizle ve ilginizle besleyeceksiniz. Kendi içinizdeki sevgi öylesine taşacak ki artık bunu başkalarıyla paylaşmak zorunluluğu hissedeceksiniz.
İçinizdeki sevgi öylesine fazla olsun ki, başkaları size hayretle baksın.
İçinizdeki sevgi öylesine fazla olsun ki, karşılık bile beklemeden bunu paylaşmak zorunda hissedin.
İçinizdeki sevgi öylesine fazla olsun ki sevgiliniz bile sizi sizden kıskansın!
Şimdi içinizdeki sevgiyi yeşertme zamanı…
Şimdi “aşk” zamanı…
ClearMind ve NLP Uzmanı Türker Manavoğlu Deneyim Okulu’nda sizlere daha mutlu ve başarılı bir yaşamın ipuçlarını paylaşıyor. Türker Manavoğlu’nun uyguladığı ClearMind tekniği ile Tüm problemlerinizden kurtulmak için buraya tıklayın.