Hayır Diyebilmenin Gücü

Hayır.

Reddetmek, kabul etmemek, karşı çıkmak için kullanılan bir sözcük. Kullanım yerine göre etkileri ağır olabilir, ilişkileri bitirir, ilişkilerin başlamasını engeller, mutsuzluklar yaratır, kalpler kırar.

Beş harften oluşan basit bir kelimenin, bu kadar fazla ve yüksek etkileri olması baktığımız zaman çok şaşırtıcıdır. Dilimizin en etkili, en ağır kelimelerinden birisi ve bu kelimeyi günlük hayatta çok fazla kullanıyoruz.

Ancak belki de kullanmamız gerektiği kadar fazla değil.

Bu kelime, her ne kadar şaşırtıcı olsa da, ikili ilişkilerin dinamiğini oldukça fazla ve derinden etkileyen bir kelime. Durum böyle olunca, çoğu insan yeri gelince “hayır” demekten çekinir halde.

Bu, bizleri istemediğimiz durumlara sokan, hayatımızı güçleştiren, bizleri mutsuz eden durumlar yaratır.  

Karşıdaki insanları mutlu etmek için çırpınıp dururken, dönüp baktığımızda kendimizin mutsuz olduğunu görürüz.

Peki, neden diğer insanları memnun etmek için bu kadar çabalıyoruz?

Bunun da tabii ki beli başlı sebepleri var.

  • Sevgisizlik duygusu
  • Değersizlik duygusu
  • Yetersizlik duygusu

Karşıdaki insanı, olduğundan yüksek bir pozisyona koyarsak, ya da kendimizi olduğumuzdan aşağı bir pozisyona koyarsak eğer, o insanın bizimle iletişim kurmasını, bize değer göstermesini ve bizi sevmesini hayretle karşılayabiliriz.

“Ben, değersiz bir insanım. Karşımdaki kişi ise benimle iletişim kuruyor. O halde bu iletişimi sürdürmek için her şeyi yapmam, karşımdaki insanı ne olursa olsun memnun etmem gerekiyor.”

Karşımızdaki insanın bizleri sevmesi için onu mutlu etmeye çalışırız. Çünkü olduğumuz halimizle bizi sevmeyeceğinden korkarız, çekiniriz. Birisinin bize değer vermesi için kendimiz gibi olmamızın yetmeyeceğini düşünürüz, ki o insan için ekstra bir şeyler yapalım, bizi daha fazla sevsin.

Peki, böyle düşünmemizin sebebi ne olabilir? Gelin beraber göz atalım.

Neden olduğumuz gibi sevilmeyeceğimizi düşünürüz? Koşulsuz sevgi nedir neden bilmeyiz? Diğer insanlar gibi fazladan çaba harcamadan sevilmek bizler için neden bir hayalden öteye gitmez?

Çünkü kendimizi değersiz hissediyoruz.

Kritik olan nokta şu ki, böyle hissetmeniz bunun doğru olduğu anlamın asla gelmez.

Bu, ancak bir algıdır.

İnsan beyni gerçekten kompleks ve ilginç bir yapı. Doğumumuzdan itibaren yaşadığımız anıları, atlattığımız travmaları bizler hatırlamasak bile depoluyor, ve bu kümülatif anılar hayatımızın geri kalanı boyunca bizi kovalıyor, peşimizi bırakmıyor. O depolanmış anılar ise, bizim şu anki kişiliğimizi yansıtıyor, onlarla beraber yaşıyoruz, yatağa girdiğimiz insan o anıların yarattığı insan, sabah yataktan kalkan insan o anıların yarattığı bir insan.

Değersizlik algısı da o anıların yarattığı bir sahtelik, bir illüzyon.

Bunların mahkûmu olmak bizim kaderimiz mi? Hayatımız boyunca geçmişin esiri olarak mı yaşayacağız.

Hayır.

Hayır. Bu kelimeyi kullanabilmek için aşama aşama ilerleyerek esaretimizden kurtulacağız, kurtulacağız ki koşulsuz sevilebileceğimizi bilelim, kişisel cehennemimizden kurtulalım. İnsanlar bizi sevsin diye kendimizden ödün vermeyi bırakalım.

Günümüzde çoğu kişisel gelişim uzmanı, bizlere hayır demeye başlamamızı söyleyip kayboluyor. Ufak ufak hayır demeye başlayın, hayır deseniz ne olacak, gibi cümleler duyuyoruz.

Farkında olmadıkları, göz ardı ettikleri şey ise bu algımızın kökenleri.

Genelde çocukluğumuza dayanan bu kökenler, daha çok aile temelli oluyor. Küçükken yeteri kadar sevgi görmeyen, aileden yeteri kadar ilgi görmeyen bizler, küçükken koşulsuz sevgi görmesi gereken ancak her daim bu sevgiye ulaşmak için daha iyi olması, daha başarılı, daha mükemmel olması kafasına işlenmiş olan bizler, yetişkin insanlar olduktan sonra da buna göre davranıyoruz.

Eğer, kendinizi hiç değersiz hissetmiyor olsaydınız, aksine kendinizi çok değerli ve sevilmeye layık hissediyor olsaydınız, şu andan farklı olarak nasıl bir insan olurdunuz acaba? İçinde bulunduğunuz durumlarda olur muydunuz yine? Bunun cevabını hepimiz biliyoruz bence.

Çok daha mutlu, çok daha rahat, kendisiyle çok daha barışık bir “siz” görürdük.

Peki bu duygulardan kalıcı olarak nasıl kurtulabiliriz?

Her şeyden önce, size önerim hayatınızı gözden geçirip, öncelikle yaşadığınız travmaları analiz etmeniz. Kökene inin. Hangi olaylar ya da süreçler sizde değersizlik, yetersizlik ve sevgisizlik duyguları hissettirdi? Çocukluğunuzdan itibaren bunları sıralamaya çalışın. Hatta mümkünse bir yere maddeler halinde yazın ve her biriyle tek tek yüzleşin. Yüzleştiğiniz her bir olayın aslında sizden değil, size bunu yaşatanlardan kaynaklandığını kendi kendinize anlatın.

Elbette, herkes bunu kolayca yapamayabilir. Çünkü tek başımıza olaylarla yüzleşmek zor ve yorucu olabilir.

Ancak yardıma ihtiyaç duymak utanılacak bir şey olmadığı gibi, yardım almak da zor değil artık. Kendi başınıza başa çıkmak zor geliyorsa-ki bundan doğal bir şey yok-, bir profesyonelden yardım almak istiyorsanız, ben sizin için buradayım.

Daha önce birçok farklı videomda ve makalemde, bilinçaltının nasıl çalıştığını, kendimizle iletişime nasıl geçebileceğimizi anlattım, sizlere yardımcı olmaya çalıştım. Web sitemi ve içeriklerimi ücretsiz olarak inceleyebilir, kullanabilirsiniz.

Yardımı olacağını düşündüğüm bu videoma ise buradan ulaşabilirsiniz:

Daha mutlu günlerde görüşmek üzere, hoşçakalın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir