Değerimizin Farkına Varmak

Değerlisiniz. En sonda söyleyeceğimi en baştan söylüyorum. Sizler değerlisiniz. Aksini inandırmaya çalışanlara kulak asmayın. Bu hayattaki en değerli şey kendinizsiniz.

Seanslarıma gelenleri gözlemliyorum. Çoğu hayatta başarılı, potansiyelleri yüksek insanlar ve kâğıt üzerinde mutsuz olmaları için çok fazla sebep görünmüyor. Takıldıkları engeller aşılmayacak güçlükte değil, peki neden bu engeller karşısında güçsüz hissediyorlar?  

Çünkü kendilerini değersiz hissediyorlar.

Bizim en büyük ironimiz olabilir bu, farkında olmadan kendimize yaptığımız bir şaka belki de. Kendi gücümüze ket vurmak, belki de kendi potansiyelimizden korkmak. Kendimizi gerçekleştirmekten korkuyoruz hepimiz. Çoğumuzun kendi güvensizlikleri var, kendilerine yarattıkları bir “güvenli bölge” var ve bunu terk etmekten korkuyoruz. Haksız da değiliz. Yeni tecrübeler, yeni yerler, deneyimlenmemiş şeyler bize kendimizi güvensiz hissettirir, hepimiz insanız sonuçta, makine veya Süperman değiliz. Ancak böyle hissetmeye mahkûm da “değiliz”.

“Bende değersizlik duygusu yok, böyle bir tecrübe yaşamıyorum, kendi değerimin farkındayım” diyenlerde bile görülebiliyor bu duygu. Kendini bilinçaltının derinliklerine gizlemeyi seven bir his ne yazık ki bu. Ama bunu anlamanın da yolları var, değersizlik hissi kendini belli başlı durumlarda ortaya çıkarır. Neler mi? Gelin beraber bakalım:

  • İlişkilerde karşıdakine bağımlılık: Bunu kaybetme korkusu olarak da adlandırabiliriz. Kişi, kendine değer vermediği için bu değeri karşıdaki insanda arıyor. Sevgilimizin, partnerimizin bizlere verdiği değerde kendimizi buluyoruz, onlara “muhtaç” hale geliyoruz.

Peki bunun sonucunda ne oluyor? İhtiyaç, muhtaciyet haline geliyor. Partnerinizi kaybetmekten korkmaya başlıyorsunuz.  Karşıdaki kişi bizi deyim yerindeyse “cepte” görüyor. İlişkinin temeli olan saygı sarsılıyor, partneriniz, nasıl davranırsa davransın sizin yine onun yanında olacağını bildiğinden, durum kötüye gitmeye başlıyor. Özsaygınız azalıyor. Kendinizi mutsuz ve yalnız hissediyorsunuz. Bunlar benim de zamanında yaşamış olduğum ve beni depresyona sürüklemiş olan durumlar. Yalnız değilsiniz, çaresiz asla değilsiniz.

  • Yalnız kalma korkusu: Bu da oldukça yaygın bir semptomdur. Kendimize vermediğimiz, veremediğimiz değeri dışarıdan bulmaya çalışırız. İnsanlar bizi sevsin diye hayır diyemeyiz, fedakarlıklar yaparız, istemediğimiz durumlarda buluruz kendimizi. Şunu unutmamak lazım ki, insanın doğasında, ne yazık ki, sahip olduğunun kıymetini bilmemek vardır. Karşıdaki, – bu illa sevgili değil aile, arkadaş da olabilir – sizi cepte gördüğü an, bize verilen değer azalacaktır.

Peki, bu durumdan kurtulmanın yolu yok mudur?  Sonsuza dek böyle hissetmeye muhtaç mıyız?

Değiliz.

Değersizlik duygusunun panzehri mevcut. Herkesin içinde olan, kolaylıkla ulaşabileceği bir ilaç.

Kendini sevmek.

Bunu okurken kendi kendinize verdiğiniz tepkileri duyar gibiyim. Gerçekten de bazı kavramlar artık o kadar gereksiz ve sık kullanıldı ki, klişe oldu ve ne yazık ki etkisini kaybetti. Kendini sevmek de bunlardan biri. Sabah kalk, kendini sev. Yüzünü yıkarken kendini sev. Kendini sevdiğin için o ikinci tabağı yeme. Örnekleri daha çok çoğaltılabilir. Ancak kendini sevmek, özsevgi, böyle yüzeysel ve klişe bir his değil.

Peki, neden kendimizi sevmeliyiz?

Sebebi çok basit. Kendimizi sevmezsek ve kendimize değer göstermezsek; bu sevgiyi ve değeri dışarıda, başkalarında ararız. Bu ise bizi başkalarına bağımlı yapar, yalnız kaldığınız bir an bizlere cehennem gibi gelir. Hep başkalarının onayını ve sevgisini ararız, insanlara hayır diyemeyiz, her zaman kendimizden fedakârlık yaparız. Bu durum karşıdaki insanın bize gösterdiği saygıyı azaltır. Zaman içinde kendimizi daha mutsuz, daha yalnız hissederken buluruz. Ama bir dakika! Biz zaten böyle hissetmemek için başkalarında aramıyor muyduk mutluluğu?

O halde, kendimizi nasıl sevebiliriz? Söylemesi çok kolay olsa da, uygulamada çoğumuz başarısız oluyoruz.

 Kendimizi neden sevemiyoruz?

Çünkü kendimizi sevilmeye layık görmüyoruz.

Tekrar ediyorum

Sevilmeyi hak ettiğimizi düşünmüyoruz.

Sert olabilir, ancak ne yazık ki doğru olan bu.

Geçmişte, belki çocukken, belki daha küçükken ailemizden koşulsuz sevgi aradık. Anne ve babanın rolü budur değil mi? Koşulsuz sevmek. Biraz daha büyüyünce hoşlandığımız o çocuğun da bizi sevmesini bekledik. Ama o biz sevmedi belki. Hayatımız boyunca sevgi aradık ve kimse bize o sevgiyi göstermedi belki de. Sevilmek nedir bilmeden yaşadık şu ana kadar, tadamadık bu duyguyu. Bu durum biz farkında olmasak da sevgi görmeyi, sevilmeyi hak etmediğimiz hissi olarak bize geri döner, bilinçaltımızda yatan budur.

İşte bu yüzden, kendimizi sevmeye çalışırken hep bir “direnç” ile karşılaşırız. Bir gün yataktan kendimizi sevmeye çalışarak kalkarız, ikinci gün kendimizi sevmeye çalışırız. Ancak devam ettiremeyiz.

Peki bunu nasıl aşabiliriz?

Birbirini tamamlayan iki yöntem var elimizde, ikisinin de uygulanması hayati önem taşıyor:

  • Bilinçaltımızda derinlere inerek bir analiz yapmalıyız. Neden kendimi sevemiyorum? Neden değersiz hissediyorum?  İçinizdeki o sesin vereceği cevap muhtemelen, size mükemmel olmadığınızı söylemek, kusurlarınız saymak, bu halinizle değer görmeyi hak etmediğiniz olacaktır. Ekstra bir şeyler yapmanız gerektiğini söyleyecektir, sevilmek için her zaman daha fazla çaba harcamanız gerektiğini söyleyecektir.

Peki sizce, bir yavru köpeğin, bir bebeğin sevilmesi için kusursuz olması mı gerekir? Bir mükemmellik sergilemesi mi gerekli? Tuvaletini tutamıyor, bağırıyor, ağlıyor diye bir bebek sevgiyi hak etmiyor mu demektir?

Hayır.

Kimse, dünya üzerindeki hiçbir insan, mükemmel değildir ve olamayacaktır da. Kendini ne kadar iyi pazarlarsa pazarlasın, o Instagram sayfası ne kadar kusursuz olursa olsun, asla unutmayın, mükemmel diye bir şey yoktur.

Bizleri insan yapan kusurlarımızdır.

Kusurlarımıza rağmen değil, kusurlarımız ile sevilmeyi hak ediyoruz.

Daha önce Superman örneğini vermiştim yukarıda, Superman kusursuzdur, bunun sebebi ise “insan” olmamasıdır.

İlk yöntem ile geçmiş travmalarımızı analiz ettikten sonra, sırada bunlarla yüzleşmek ve bunlardan kurtulmak, bunları aşmak var.

Bu, işin en zor kısmı.

Travmalarla yüzleşmenin ve onlardan kurtulmanın tekniklerinden videolarımda sık sık bahsediyorum, seanslarımda bireysel olarak sizlerle bu konuda çalışıyorum. Videolar, seanslar kadar verimli ve kişiye uygun olamasa da, mutlaka faydalı oluyorlar.

Aileniz size gereken sevgiyi vermedi, sevgiliniz size değer vermedi ve sizi aldattı, arkadaşlarınız sizi dışladı. Bu travmaların hepsi birikti ve sizi değer görmeyi hak etmediğinize inandırdı. Bunları sıfırlamak, çözüm yolumuz. Bunu kendiniz yapabilirsiniz, ancak ben sizlere yardımcı olmak için buradayım.

Önce bu travmaları tanıyacağız, ne olduklarını analiz edeceğiz, daha sonra ise bunlarla yüzleşeceğiz, ki mutlu olalım, hak ettiğimiz hayatı yaşayalım.

Daha fazlası için, seanslarımız için ve yardım almak için, videomuzu izlemenizi tavsiye ediyorum.

ClearMind sistemi ile problemlerinizden nasıl kurtulabileceğinizle ilgili daha fazla bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz. Görüşmek üzere, kendimizi sevmeyi unutmayalım.



ClearMind Uzmanı ve Yaşam Koçu Türker Manavoğlu Deneyim Okulu'nda sizlere daha mutlu ve başarılı bir yaşamın ipuçlarını paylaşıyor. Türker Manavoğlu'nun uyguladığı ClearMind tekniği ile Tüm problemlerinizden kurtulmak için buraya tıklayın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir