Aşkı ve Heyecanı Birbirine Karıştırıyoruz

Aşk nedir? Heyecan nedir? Heyecan aşkın bir parçası mıdır? Aşk kendini tek bir kişiye odaklayıp onun benliğinde erimek midir? Şu romantik cümleleri çok duyarız:

  • Sana öylesine aşığım ki gözüm senden başkasını görmüyor.
     
  • Sürekli seni hayal ediyorum, aklımdan hiç çıkmıyorsun.
     
  • Seni gördüğümde kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyor .
  • Seni ilk gördüğümden beri içimde kelebekler uçuşuyor.

Yukarıdaki cümlelere bakıp “Vay be, ne kadar romantik ve güzel cümleler” diye iç geçiriyor ve hatta böylesi cümlelerin kurulduğu bir ilişki yaşamak istiyorsanız size kötü bir haberim var, ne yazık ki yukarıdaki cümlelerin hiçbirinin sevgi ile, aşk ile uzaktan yakından ilgisi yok. 

“Deli misin, bundan öte aşk mı olur? Bu aşk değilse ne aşktır o zaman?” gibi bir soru aklınıza gelmiş olabilir. Açıklayayım. Yukarıdaki cümleler aşkın değil heyecanın, bir diğer deyişle tutkunun eseri. 

Peki Heyecan Nedir?
Heyecan: Karşı cinsten birine duyduğunuz çoğunlukla fiziksel ve kısmen psikolojik kökenli çok yoğun ancak geçici, hormonel çekime verilen isim. Heyecan bize doğanın bir hediyesi. Amacı da birbirini tanımayan iki insanın birbirine yakınlaşmasını ve birbirine mıknatıs gibi çekilmesini sağlayan bir araç olmak. Yoksa iki yabancı bir araya gelip niye birbirini bu kadar tanımak için sabırsızlansın?

Hormonlarımız heyecan halinde bizim vücut kimyamızı komple değiştirir. Duyulan çekim ve heyecan bazen o kadar güçlüdür ki sizde tıpkı bir uyuşturucu etkisi yapabilir. Hipnotik bir şekilde ortalıkta dolaşıp yalnızca “o kişiyi” hayal edip sabah akşam “o kişiyi” düşünebilirsiniz. Bütün enerjiniz tek bir yere odaklanır. Başka bir şey düşünemez olursunuz. İçinizde kelebekler uçuşabilir. “Nasıl aşık oldum ben birden bire!” diyebilirsiniz. Ancak bu sizin ne kadar aşık olduğunuzu değil, ne kadar heyecan duyduğunuzu gösterir. Hormonlarınızın size nasıl bir oyun oynadığını gösterir. Çünkü heyecan, tamamen hormonel ve geçici bir durumdur. Çünkü tek amaç birbirinizi henüz tanımazken birbirinize yakınlaşmanızı sağlamaktı.

Evet, heyecan çok güzel bir duygu. Evet, kesinlikle doya doya yaşayın ve vücudunuzda dolaşan bu deli dolu, ateş gibi sıcak tutkunun tadını çıkarın. Ancak bilin ki, bu heyecanın sürekli devam etmesi imkansız. Heyecan azalmak zorunda. Tamamen bitmese bile önemli ölçüde azalmak zorunda. Çünkü başta da belirttiğim gibi heyecan bir uyuşturucu etkisi yapar. Kendinizden uzaklaşırsınız ve tek odağınız, tek düşündüğünüz “o kişi” olur. Bu belki kulağa çok “romantik” geliyor olabilir ancak ömür boyu bu halde dolaşabilir misiniz? Heyecan kendinizden kaçmanızı sağlayan bir uyuşturucudur. Bir ömür boyu kendinizden kaçarak yaşayamazsınız. Hayatınızı devam ettirmeniz ve normal düzeninize bir şekilde geri dönmeniz gerekiyor.

Ve doğa bir süre sonra gerekli düzenlemeleri yapıp heyecanınızı kademeli olarak azaltmaya başlıyor. Artık hayat “normale” döndü. Yüksek “ateşli” günleriniz geride kaldı. Hayatınıza kaldığı yerden devam edebilirsiniz. Ancak bu durumda çoğu insan şöyle bir yanılgıya kapılıyor:

“Artık ona aşık değilim.”

Eğer heyecanınız bittikten sonra geriye hiçbir şey kalmadıysa zaten ortada hiç “aşk” yokmuş ki! Ama biz aşkı heyecanla karıştırdığımız için sürekli heyecanın peşinden koşuyoruz. Ne kadar koşarsak koşalım peşinde olduğumuz şey aslında aşk değil, yalnızca geçici, biyolojik bir dürtü. Bir süre sonra hayatınızda sürekli bu heyecan duygusunu arayıp ona bağımlı olmanız da son derece ihtimal dahilinde.

Bu nedenle aşk hakkında bildiklerimizi tekrar sorgulamakta fayda var. Evet şimdilik bu yazıda yalnızca heyecandan bahsettim. Ancak ilerleyen yazılarda “aşk”tan bahsediyor olacağım. Hatta bunu bir yazı dizisi halinde sürdürürsem, eminim pek çoğumuzun aşka dair aklındaki sorulara yanıt olacaktır.

Detaylandırılmasını arzu ettiğiniz konuları ve sorularınızı aşağıda bulunan yorum kutucuğuna yazabilirsiniz.

Sevgilerimle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir